2 GÜN 1 GECE BURSA ÇIKIŞLIDIR.
ARAÇ KALKIŞ VE HAREKET SAATLERİ
Gece başlayan yolculuğumuz, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Güzel Atlar Ülkesi Kapadokya'ya ulaşıyor. Yol yorgunluğunu unutturacak bir heyecanla Nevşehir’de gözlerimizi açıyoruz ve bu mistik coğrafyaya “Merhaba” diyoruz. Önümüzde keşif dolu bir gün var; ama önce enerji toplamak için güzel bir kahvaltı molası veriyoruz. Sıcacık çay eşliğinde, Kapadokya’nın benzersiz manzaralarına ilk kez göz kırpıyoruz.
Kahvaltının ardından ilk durağımız, zamanın durduğu ve taşlara kazınan hikâyelerin anlatıldığı Göreme Açık Hava Müzesi. Burada, MS 4. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar süren yoğun manastır hayatına tanıklık ediyor, kayalara oyulmuş şapellerin, kiliselerin ve yemekhanelerin arasında tarihin derinliklerinde bir yolculuğa çıkıyoruz. Aziz Basileus Şapeli, Yılanlı Kilise ve Elmalı Kilise, yüzyıllardır sessizce bekleyen duvar resimleriyle bizleri hayrete düşürüyor.
Tarihin izlerinden ayrılıp, doğanın sunduğu eşsiz güzelliklerden birine yöneliyoruz: Kapadokya’nın zirvesi Uçhisar Kalesi! Bölgenin en yüksek noktasında, göz alabildiğine uzanan vadi manzarası karşısında büyülenmemek imkânsız. Ardından, efsanelere konu olan Güvercinlik Vadisi’ne geçiyoruz. Burası, yıllar boyunca bölge halkı için hayati bir öneme sahip olmuş, binlerce güvercinin yuva yaptığı mistik bir vadi. Etrafımızı saran manzara ve tarihi atmosfer, fotoğraf makinelerimizi elimize almamız için adeta bizi çağırıyor.
Kapadokya’nın sadece doğası değil, sanatı da büyüleyici! İşte şimdi yüzyıllardır devam eden bir el sanatına tanıklık etmek için Avanos’a gidiyoruz. Kızılırmak’ın bereketli çamurunun ustaların maharetli ellerinde şekillendiği çömlek atölyesine girerken, sanki tarihin en eski zanaatkarlarıyla buluşuyoruz. Dileyen misafirlerimiz, çömlek yapımını deneyimleyerek, toprağın sanata dönüşme sürecine bizzat şahit olabilirler.
Sanat ve doğanın büyüsüne kapıldığımız bu anlardan sonra, kendimizi Kapadokya’nın lezzetlerine bırakıyoruz. Mağara içine kurulmuş özel bir restoranda, tas kebabı gibi yöresel lezzetleri tatma fırsatımız var. Yemeğin ardından, yerin altındaki gizemli dünyaya, Kapadokya’nın mühendislik harikası yer altı şehirlerine iniyoruz. Derinkuyu, Kaymaklı veya Özkonak Yeraltı Şehirlerinden birine adım attığımızda, sanki bir başka dünyaya geçmiş gibi hissediyoruz. Binlerce yıl önce düşman baskınlarından kaçan insanların aylarca yaşadığı bu dehlizlerde, sürgü kapıları, havalandırma sistemleri ve yaşam alanlarını keşfederek tarih boyunca bir yolculuğa çıkıyoruz.
Kapadokya’nın en büyüleyici noktalarından biri olan Paşabağları, peribacalarının en yoğun ve en güzel örneklerinin yer aldığı nokta. Burada doğanın yüzlerce yılda şekillendirdiği iki ve üç başlıklı peribacalarını inceliyor, bu doğal sanat eserlerini hayranlıkla izliyoruz. Ardından rotamızı, adeta bir hayal dünyasına benzeyen Dervent Vadisi’ne çeviriyoruz. Oturan deve, fok balıkları ve birçok farklı figüre benzeyen doğal kaya oluşumlarıyla ünlü bu vadide, hayal gücümüzü serbest bırakıyor ve doğanın yarattığı sanat eserlerini keşfediyoruz.
Gün batarken, Kapadokya’nın masalsı atmosferini içimize çekerek otelimize ulaşıyoruz. Akşam yemeğimizi açık büfe olarak otelde alıp, günün yorgunluğunu atarken, dileyen misafirlerimizle mağara konseptinde düzenlenen, geleneksel dans gösterileri ve müzik eşliğinde gerçekleşen eğlenceli bir Türk Gecesi’ne katılabiliyoruz. Alkollü ya da alkolsüz içecekler, meyve ve çerez ikramları eşliğinde, Kapadokya’nın kültürel dokusunu hissettiren bu gece, eğlence dolu anılar biriktirmemiz için bizleri bekliyor.
Ve böylece, Kapadokya’nın büyülü dünyasına attığımız ilk adımı tamamlıyoruz. Ama unutmayın, bu sadece başlangıç! Yarın bizi daha büyük sürprizler bekliyor... 💫🏜️
Güneşin ilk ışıkları Kapadokya’nın mistik vadilerine süzülürken, gökyüzü rengarenk bir şölenle uyanıyor. Dileyen misafirlerimizle birlikte, hayatınızda en az bir kez yaşamanız gereken deneyimlerden biri olan sıcak hava balonu turuna katılıyoruz. Yerden yavaşça yükselirken, yeraltı şehirleri, peri bacaları ve uçsuz bucaksız vadilerin üzerinden süzülerek bu masalsı diyarı kuşbakışı izleme şansı yakalıyoruz. Balonlar gökyüzünde dans ederken, gün doğumunun pastel tonları bu anı unutulmaz kılıyor.
Balona binmeyen misafirlerimiz için de Kapadokya’nın sabahı eşsiz bir görsel şölen sunuyor. Uyanmanızı ve bu manzarayı kendi gözlerinizle görmenizi tavsiye ediyoruz; çünkü sadece burada tanık olabileceğiniz bir doğa harikası sizi bekliyor! Alternatif olarak, adrenalin ve macera seven misafirlerimiz için ATV turu da bir seçenek! Vadiler arasında tozu dumana katarken, Kapadokya’nın en özel noktalarını keşfetmenin heyecanını yaşayabilirsiniz.
Macera dolu sabahın ardından otelimize dönerek zengin açık büfe kahvaltımızı alıyoruz. Lezzetli bir kahvaltıyla enerjimizi topladıktan sonra, doğa, tarih ve huzurun iç içe geçtiği Ihlara Vadisi’ne doğru yola çıkıyoruz.
Kapadokya’nın yeşil cenneti Ihlara Vadisi’ne vardığımızda, bizi büyüleyici bir doğa karşılıyor. Melendiz Çayı’nın kıvrımları boyunca uzanan bu vadi, sadece güzelliğiyle değil, aynı zamanda içinde sakladığı tarihi miraslarla da büyülüyor. Kayalara oyulmuş kiliseler, şapeller ve keşişlerin izleri, buranın yüzyıllardır nasıl bir sığınak olduğunu gözler önüne seriyor.
Rehberimiz eşliğinde vadi içinde keyifli bir yürüyüş yaparak, Ağaçaltı Kilisesi’ni ziyaret ediyoruz. Kilisenin duvarlarında yüzyıllardır varlığını sürdüren freskler, bize geçmişten fısıldayan hikâyeler anlatıyor. Ardından verilen serbest zamanda, doğayla iç içe yürüyüş yapabilir, vadinin büyüleyici manzarasında birbirinden güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
Doğa ve tarihin kucaklaştığı bu benzersiz deneyimin ardından, Selime’de, dere kenarına kurulmuş restoranlarda lezzetli bir öğle yemeği molası veriyoruz. Kapadokya’nın doğal güzellikleriyle çevrili bu huzurlu ortamda yemek yemek, hem bedenen hem de ruhen dinlenmek için harika bir fırsat sunuyor.
Kapadokya’dan ayrılmadan önce son durağımız, Dünya’nın en büyüleyici doğa harikalarından biri olan Tuz Gölü! Eğer gün batımına yetişebilirsek, gölün yüzeyine yansıyan renkler, gökyüzüyle bütünleşerek adeta sonsuz bir ayna oluşturuyor. Burada, beyaz tuz kristallerinin üzerinde yürürken kendimizi bambaşka bir dünyada gibi hissedeceğiz. Özellikle fotoğraf tutkunları için muhteşem kareler yakalama fırsatı sunan bu nokta, gezimizin en özel anlarından biri olacak.
Ve böylece Kapadokya’da geçirdiğimiz iki günün sonunda, içinde keşif, macera ve bolca büyü barındıran bu masalsı yolculuğumuzu tamamlıyoruz. Sizleri aldığımız noktalara bırakırken, bir sonraki Miss Turizm seyahatinde yeniden buluşmayı diliyoruz.
Bu sadece bir veda değil, yeni bir keşfin başlangıcı! Çünkü Kapadokya’nın büyüsü, bir kez yaşandığında kalbinizde hep bir iz bırakır… Bir sonraki yolculuğumuzda görüşmek üzere! 🚀✨🏜️